Allı Pullu

''Parlak gri gümüş renkli ve pullu formadaki kompozisyon hamsiyi andıracak. Hamsiyi tüm Türkiye' ye güzel göstermek için elimizden geleni yapacağız. Bunun için ilk olarak hamsinin renkleri olan griyi formalarımıza işleteceğiz.''

Trabzonspor Kulübü Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu

Şimdi Reklamlar #4

Bu kadar yazı yazdığıma göre, şimdi reklamlar'a yeni bir tane eklemekte bir mahsur görmüyorum. Gerçi bu diğer reklamlardan çok daha öte, reklam denemez bence. Türkiye'de Türkçesi de yapmılmıştı, Haluk Bilginer seslendirmişti, "gevezelere, yalnızlara, şuna, buna, herkese.." şeklinde. Aşağıda izleyeceğiniz Arjantin'de oynayan versiyonu, yani İspanyolcası. Ben bu videoyu ilk izlediğimde İspanyolca öğrenmeye yeni başlamıştım, dolayısıyla sadece "para"ları anlıyordum. Şimdi 3. senem olduğu için çoğu yeri anlıyorum tabi. Ama bunun anlamayla bir ilgisi yok, anlamasanız da dinleyin, şarkı gibi dil zira.




Üşenmedim, youtube açıkken Filipinler'de yayınlanan İngilizce versiyonunu buldum. İşin güzeli, sansürsüz olması. Evet, Türkiye'deki sansürlüymüş.Bu halinde "nudist"lerden "kisser"lara herkesi almışlar.

Atem Totem Men Seni


"Uğur olarak denediğim bazı şeyler var. Bunlar benim bağımlılık diye adlandırabileceğim şeyler. Bir tanesi formamın alt kısmını her zaman keserim. Dikkatli olanlar da bunu görebilir."

Totem

İngiltere'de 2 milyon futbolsevere sorulan “Takımınızın kazanması için maç öncesi ne yaparsınız?” sorusunun yanıtları FourFourTwo'da yayınlanmış. Sıralama şöyle:

1. Maçtan önce şanslı içeceğini içmek... (Yüzde 35)
2. Şans getiren elbiseleri giymek... (Yüzde 21)
3. Her zaman yediği hamburgeri yemek... (Yüzde 10)
4. Her maça aynı yolu kullanarak gitmek... (Yüzde 9)
5. Karşılaşma öncesi bahis oynamak... (Yüzde 8)
6. Cinsel ilişkiye girmek... (Yüzde 5)
7. Maç günü aracını aynı parka koymak... (Yüzde 4)
8. Maç öncesi şans getiren tuvalete gitmek... (Yüzde 3)
9. Dua etmek... (Yüzde 3)
10. Müzik dinlemek... (Yüzde 2)

Totemlerin de etrafımda yaptığım muhabbetlerden de destekleyerek attığım üzere belirli kuralları var, ki bence en mantıklısı ve gerçeği, bir totemle nirvanaya ulaştıysanız sonrasında o totem işlemez olur. Mesela amuda kalkarak izlediğiniz maçta Galatasaray UEFA kupasını aldıysa, artık amuda kalkmaktan vazgeçin. Zira bir sonraki sezonun ilk maçında herhangi bir anadolu takımından fark yemeniz bile mümkün. Tabi bir de totem işleyene kadar vazgeçmemek var ki, insanın ömrünü çürüten kural bu bence. Beşiktaş maçında ilk golü atarken sağ bacağımı sallamaya başlamıştım, gol oldu, maç bitene kadar galibiyet elden gitmesin diye salladım bacağı. Bir ara yavaşlamıştım, 3-2 oldu. Sağ bacak uyuştu ama değdi.

Bu postu yazmaktaki tek amacım blogu canlandırıp yorumları arttırmaktır. Arz ederim.

Histora.org

Stumble'da gezerken denk geldim bu siteye. "The World Football Historian" diyerek vaatlerini açıkça belli ediyor zaten, ama beklediğimden daha iyi çıktı. Mesela Euro2008 kısmında Türkiye adım adım hangi maçları oynamış, kaç atmış, kaç yemiş gibi bilgilere ulaşmanın yanında, Club View kısmından bütün Türk takımlarıyla alakalı bilimum dataya ulaşmak da mümkün. Artı özelliği, çok basit bir görüntüsünün ve kullanımının olması. İngilizce bilmiyor olsanız bile, FIFA İngilizcesi ile idare edersiniz. Ayrıca tamamen objektif, taraflı bir şeye denk gelmedim, gören olursa söylesin tabi. Kötü özelliği güncel olmaması. Dünki derbiyle ilgili dataya ulaşamazsınız mesela.

Fenerbahçe'ye sadece Fenerbahçe derken Beşiktaş ve Galatasaray'ın sonuna "İstanbul"u eklemesinin de mantığını anlayamadım henüz. Yine de özellikle futbol bloglarına faydalı olacağını düşünüyorum.

Irkçılık


İnsanlığın ciddi sorunlarından birisi olan ırkçılık, futbolla da pek içli dışlı. Başlarını Zidane’ın çektiği kökeni başka ülkelere dayanan futbolcular Fransa’da epey olumsuz karşılanıyordu. Renkleri siyah olan futbolcuların ise rahat oynamaları pek mümkün değil çünkü tribünde ahlaksız ırkçı bestelerden tutun maymun taklidi yapanlara kadar her türlü olumsuzluk mevcut...

Bunlardan bir tanesini de Barcelona’nın Kamerunlu yıldızı Samuel Eto’o göğüslemek durumunda kaldı. Yıllar önce oynanan Real Zaragoza – Barcelona maçında tribünlerden yükselen malum saçma sapan uğultular Eto’o yu epey üzmüştü. Hatta maçı terk etmek istemişti. Zaragoza’nın siyahi oyuncularını göstererek ‘O da benim gibi. Benimle derdiniz ne?’ dercesine bakınıyordu etrafına. Sonra maçın hakemi, Zaragoza’lı oyuncular, takım arkadaşları ve hocası Samuel’i vazgeçirdiler ve bu da futbol sahalarında ırkçılığa karşı verilmiş en büyük ve güzel tepkilerden birisi oldu...

Geçen zamanda

(bu şahane fotoğraf ve içindeki arşivcilik ruhu için hakemin çalan düdüğüne bol teşekkür)

O zaman futbolcularından ne duvar kağıdı olurdu, ne de avatar!

O kadar baktık ki üzerindeki resimlere, işte bi gün konuştu bizle hagi, rüştü, sergen yada rapaiç!
Cipsten, koladan sonra sıfatımızı müsrif yapanlardan sadece biri, yine de en renklisi, en süper starı..

Ama hiçbir zaman 90'larda çocuk olmak entrylerini tüketirken, 2000'lerde çocuk olanlara "çok şanslısın! bizim zamanımızda ...." diye giden cümleler kurmamızın, çevir sesli dial up bağlantıdan sonra gelen, ikinci sebebi olmamışlardır.. Bugün bir şekilde sigara, kola, cd, Uykusuz yahut Penguen aldığımız yerlerde biraz daha açığa, ortaya konsa nostalji rüzgarına kalan para üstü veya bozuklukları bir-iki kez daha, çekinmeden harcarız..

Ben sporcu kartlarından önce iyi bir adamdım, hatta ilk başlarda yalnız koleksiyon amacındaydım.. Mahalle turnuvası dereceleri mi dersin, misafir çocuğunun kartlarını ütüp anneden işitilen "versene çocuğun oyuncaklarını!" lafları olsun; içimdeki rekabet ve galibiyet aşkını, her boka sahip olma ve emperyalizm dürtüsünü göğe çıkaran bu kartlardır..(adını yanlış hatırlıyorsam düzeltin)

Ya Carlos ya da ben ölmeden önce Şener Bakkal gibi bir yerde rastlasam ya 3 numaralı kartlarına!